Gıda demokrasisi gıda sistemlerinin şekilllendirilmesine her yurttaşın aktif olarak katılımı ve katılabilirliğinin sağlanması gerektiğini savunan...
Kusur Döngü
Jeopolitik konum, tarımsal çeşitlilik ve ulaşılabilirliğimiz yüksek iken niçin en kaliteli gıdayı kendi sofralarımıza en iyi şekilde ulaştıramıyor olabiliriz?
Kaliteli hammaddenin iyi koşullarda işlenerek insanların sofralarına ulaştırılması; özellikle coğrafi konum ayrıcalığı ve tarımsal ürün anlamında bu kadar çok imkân ve ulaşılabilirlik elimizin altında iken niçin en kaliteli gıdayı kendi sofralarımıza en iyi şekilde ulaştıramıyor olabiliriz?
Hammaddenin büyük bir kısmı tarım sektöründen karşılanıyor, kimi zaman doğrudan tüketilebilir biçimde pazara sunuluyor, kimi zaman dört mevsim ulaşılabilir şekilde dayandırma yöntemlerine tabi tutuluyor, kimi zaman ise eski tarihlerden beri var olan şekli ile gıdalara birtakım işlemler uygulanarak hem lezzeti değiştirilerek hem de raf ömrü uzun, saklanabilir ve farklı tüketim şekillerine hitap edecek biçimde raflarda yerlerini alabiliyorlar.
Aslında anlayış olarak bakıldığında basit gibi görünen bir düzen; hammaddeye ulaşıldığı andan üretim hattının sonuna kadar titizlikle işlenmesi gereken güvenilir gıda üretim sürecinde görev alan herkes topluma karşı büyük sorumluluklar taşıyor. İnsanların meslek unvanları, ekmek paraları da aslında bu sorumluluklar dahilinde şekillenerek büyük bir iş ahlakı/etiği içerisinde uyumlu bir çalışma ortamına dönüşüyor olması gerekmekte.
Mühendislerin Topluma Karşı Sorumlulukları
TMMOB Mesleki Davranış İlkeleri’ne göre mühendisler;
- Mesleki bilgi, beceri ve deneyimlerini, toplumun ortak çıkarları; evrensel insani kazanımların ve kültürel mirasın korunması ve insan refahının gelişimi için kullanırlar. Toplumun sağlığı, güvenliği ve refahı için duymuş oldukları sorumluluk her zaman kendi kişisel çıkarlarının, meslektaşlarının çıkarlarının ya da mimar ve mühendisler topluluğunun çıkarlarının üstünde yer alır.
- Kendilerinden istenen işin toplum ve çevre için ciddi bir tehlike yaratacağı sonucuna varırlarsa ve bu konudaki mesleki yargıları işveren ya da müşteri tarafından dikkate alınmıyorsa, görüşlerini işverene ya da müşterilerine yazılı olarak bildirirler; sonuç alamamaları durumunda meslek örgütlerini ve gerektiğinde yetkili makamları ve kamuoyunu bilgilendirirler.
- Toplumun ilgi alanı içinde bulunan teknik konulardaki görüşlerini, raporlarını, konuyu yerinde ve tam anlamıyla araştırmış, incelemiş ve yeterli bir bilgi ve verilerle donanmış olarak, ticari ve kişisel kaygıları bir yana bırakarak, doğru, tam ve nesnel bir biçimde açıklarlar.
- İş yerlerinde işçi sağlığını korumak ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli önlemleri alırlar, iş yerlerinde çalışanları bu konularda bilgilendirirler.
- İşverenleri, müşterileri, meslektaşları da dahil olmak üzere, toplumdaki herkese adil, dürüst ve iyi niyetle davranırlar.
- Ülkenin teknoloji ve mühendislik yeteneğinin yükselmesi için, teknolojinin, teknolojinin uygun kullanımının ve potansiyel sonuçlarının toplum tarafından anlaşılması için çaba gösterirler.
Mühendisten Bunları Bekliyoruz, Peki Ya İşverenler?
Ekonominin ve insan sağlığının devamı için gerekli olan bir gıdanın üretilebilmesi için günümüzde girişimci olarak nitelendirdiğimiz insanların kendi sermayeleri dahilinde basit başlangıçlar yaparak hem birilerine ekmek kapısı oluşturuyor olması, hem yeni ve farklı üretimlerin çok insana ulaşabilmesi, hem de kişisel sermayenin zamanla katlanarak girişimci kişinin de varlığının oluşmasına sebebiyet veriyor.
Bugün bir gıda sektörü incelemesi yaptığımızda patron şirketi olarak tabir ettiğimiz aile üyelerinin şirketin gerekli birimlerinde sorumluluk aldığı ve işveren olduğu şirketlerin de üretimlerinden faydalanıyoruz; gerek global konumda olup ülkemizde de üretim gerçekleştiren büyük şirketlerin ve yerli kurumsal firmaların da üretimlerinden faydalanıyor ve büyük bir tüketim zincirine dahil oluyoruz. Bu kısma kadar arz-talep dengesinde sürekliliği sağlanan bir sektörün üretim-tüketim kısmında yer alıyoruz fakat eleştiri bazında bakıldığında ve bu sektörde yer alan ilgili meslek grubundan kişilerin sıkça memnuniyetsizlik, iş değişimi, çalışma şartlarının uygunsuzluğu, ihtiyaçtan doğan çalışmak zorunluluğunun beraberindeki çalışma şartlarındaki üretimi ve sağlıklı beslenmeyi olumsuz yönde etkileyecek meslek etiğine aykırı gelişmeler de duyuluyor ve gözlemleniyor.
Biraz eleştirel taraftan bakıp Türkiye’de gıda sektöründe yaşanan ve karşılaşılan sorunlara değinmekte büyük fayda var. Kurumsal firma olarak; meslek etiğinin en hâkim olduğu ve herkesin yalnızca kendi meslek grubunun sorumluluklarını büyük bir özveri ve diğer birimler ile uyumluluk içerisinde yerine getirdiği, yöneticilerin ve kurul kararlarının da yer aldığı bir çalışma mekanizmasına sahip firma yapısı göz önüne getiriliyor. Peki Türkiye’de kurumsal olarak nitelendirdiğimiz firmalar bu yapıda bir üretim gerçekleştirebilmek için çalışanlarına olması gereken ortamın ne kadarını sunabiliyor? Meslek etiğinin en önemli kavram olması gerektiği bilinci ile çalışan gıda mühendisleri çoğu zaman hak ettiği şartları alamıyor, bu bir gerçek ama hak ettiği şartlarda çalışan gıda mühendisleri de niçin zaman zaman meslek etiğini zedeleyecek istekler ve mobbingler ile karşılaşıyorlar?
İyi hammadde-iyi üretim-birlikte kazanç bilincinin olması gerektiği bir piyasada ucuz hammadde-orta seviye üretim-tek taraflı kazanç mantığı benimsetilmek isteniyor. Sorunlar da tam olarak bu noktada başlıyor: Kurumsal olduğu sanılan, global marka olma yolunda ilerlemesi gerektiği düşünülen firmalarımız taklit-tağşiş listesinde karşımıza çıkıyor. Gıda sektörü bir ürünün oluru şekliyle ve gerektiğinde hileye başvurarak tüketiciye ulaştırılacağı bir sektör değil, her bireyin kendi maddi olanaklarına uygun marka ve tüketimi yaparken sağlıklı olana her zaman ulaşılabilirliğinin sağlanacağı bir sektör olmak zorundadır. Burada şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz lazım; birbirimizi etkileyen bir döngü içerisindeyiz, çoğumuz meslek etiğini ihlal ediyor ve topluma karşı sorumluluklarımızı yerine getirmiyoruz.
Üretim için mevcut olacak her şey tamam; fakat büyük bir problem var ki bilimin tüm gerçekliği ile ilerleyen bir meslek dalı için sektörde gıda bilimi niçin kabul edilmiyor? Bir şirketin maddi kazancının insan sağlığının önünde tutulması yerine, firmaların doğru, tutarlı ve bir mühendisin etik değerlerini zora sokmayacak üretimleri/denetimleri/tedarikleri yapabilmesi için destek olması ve bu bütünlüğü sağlaması gerekir.
Bir diğer önemli konu ise girişimci bir meslek diplomasına sahip değilse de elindeki sermayeden ötürü her kararı kendisi almak istemekte. Bu hem toplumu hem ülke ekonomisini hem de çalışma şartlarını olumsuz yönde etkilemekte. Üst kurul yönetiminde üretim/denetim/tedarik alanında yetkin kişilerin yer alması hem ülke ekonomisini geliştirecek hem süreçlerin kural ve sorumluluklara uygun şekilde yürütülmesini sağlayacak hem de topluma güven verecektir. Türkiye’de gıda sektörlerinde yaşanan sorunların temel kaynağı da bilgi eksikliği olan patron konumunda kişi/kişiler ile bu işin eğitimini almış kişiler arasında yaşanan fikir çatışmalarıdır. İyi bir üretimi hedeflemenin oluru ancak üst yönetimdeki sermayesi olan kimsenin istediği yönde üretimin/denetimin/tedariğin yapılması şeklinde değil, bu mesleğin senelerce eğitimini almış kişilerin bilimsel görüşleri ışığında tutarlı ve doğru üretimin yapılarak tarafların çalışma ortamında hem huzurunun sağlanması hem de tüketiciye onları yanıltacak ürünlerin piyasada yer almasının önüne geçilerek karşılıklı anlayış ve güven ortamının oluşturulmasıdır. Parayı veren düdüğü istediği gibi çalamaz, düdüğü kural ve sorumluluklarına uygun olarak çalan parayı alır.
Bu konuda ne düşünüyorsunuz ve sektörde neler yaşıyorsunuz?
Bunlar İlginizi Çekebilir
AGPAM’ın sizin için önerdiği çalışmaları okuyun.
göz atın.
AGPAM’ın çalışma alanlarını ve gerçekleştirdiği çalışmaları inceleyin.