Mevcut gıda sistemi iklim krizi, sağlık sorunları ve gıda güvensizliği yaratıyor. Yeni gıdalar ve sürdürülebilir gıda sistemi dünyayı nasıl...
Gıda Hakkı ve Gıda Güvenliği
Gıda hakkı temel insan haklarından biridir. Her insan yeterli kalite ve miktarda, inanç ve kültürüne uygun, sağlıklı ve güvenli gıdaya ulaşabilmelidir.
Gıdaya erişim ve beslenme, insan için temel, vazgeçilmez, evrensel bir haktır. Her insan, gerektiğinde yeterli kalite ve miktarda, ihtiyaçlarını karşılayacak, inanç ve kültürüne uygun, sağlıklı ve güvenli gıdaya ulaşabilmelidir. Gıda, doğası gereği; fiziksel, kimyasal ve biyolojik tehlikeleri içeren bir üründür. Hayatın olmazsa olmazlarındandır. Bu sebeple gıdalar her türlü tehlikeli ajanlardan bertaraf edilerek tüketime sunulmalıdır. Aksi halde gıda kaynaklı hastalıklar kaçınılmaz olur. Devlete bu anlamda düşen esas sorumluluk her bireyi için yeterli gıda temin etmek ve bu gıdanın güvenli olmasıdır. Beslenme toplum sağlığının korunmasında, ülke ekonomisinde ve kalkınmada temel işlevlerden biridir. Gıda, insanlık tarihi boyunca hep stratejik ürün olmuştur. İlgili olarak, gıda güvencesi de devletlerin en önemli konularından biri haline gelmiştir. Son iki yüzyılda; yaşamı sürdürebilmek için gereken gıda maddesini tüketebilme hakkı olarak tanımlanan “Gıda Hakkı”ortaya çıkmış ve bu hak, Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nde “Yeterli Gıdaya Ulaşabilme Hakkı” şeklinde yer almıştır.
Birçok ülkede gıda sektörüyle ilgili kapsamlı yasa ve yönetmelikler hazırlanmıştır. Bu yasa ve yönetmeliklerin büyük bölümü de gerek iç gerekse de dış piyasa ihtiyaçlarına uygun kalite ve standartta ürün elde edilmesi için gerekli kuralları ortaya koyar. Özellikle gelişmiş ülkelerde gıda ürünleri için aranan kalite ve güvenlik spesifikasyonları son derece katı olup, tüketicinin korunmasına özel önem verilmektedir. Bu durum gelişmiş ülkelere gıda ürünü ihracatı yapan az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkeleri, dış piyasaya yönelik üretimde iç piyasaya göre daha titiz davranmaya zorlamaktadır.
Gıda denetimi, mevcut mevzuat çerçevesinde gıdanın tüketici lehine otorite tarafından denetlenmesidir. Gıda kontrolü ve gıda güvenliğini sağlamak amacıyla çıkartılan yasa, tüzük ve yönetmeliklere gıda mevzuatı denmektedir. Gıda mevzuatı; gıda maddelerinin taşıması gereken asgari kalite ve hijyen kriterlerini belirleyen bir kurallar dizisidir. Gıda mevzuatının hazırlanmasındaki temel amaç, gıda güvenliğinin sağlanarak hijyenik ve ekonomik açıdan tüketicinin korunmasıdır. Bunun yanı sıra gıda mevzuatı gıda sektöründe haksız rekabetin önlenmesi, sektörün gelişmesine katkı sağlanması ve ülke itibarının sağlanması gibi olumlu katkılar da sağlamaktadır.
Çağın ilerlemesi ve ülkelerin yaşam standartlarının iyileşmesinin bir sonucu olarak gıdaların içeriklerine, güvenirliğine ve sağlıklı olmasına daha çok dikkat edilmeye başlanmıştır. Bunun sonucunda tüketici tarafından anlaşılamayan kalite özelliklerini (ürünün ilaç kalıntısı içermesi gibi) ifade etmekte üreticiye ve ürüne güven özelliği sağladığı için ayrıca önem taşıyan, üretilen ürünlerin kalite kontrolünün kanıtı ve belgesi olarak kullanılan sertifikalandırma ve etiketleme sistemleri ortaya çıkmıştır.
Gıda güvencesi kavramı, “tüm insanlığın sağlıklı ve verimli bir hayat sürdürebilmeleri için, yeterli, güvenilir ve besleyici değeri yüksek gıdalara sürekli olarak ulaşabilmeleri” olarak tanımlanmakta ve gıdanın üretim süreçlerini, gıdaya erişim ve tüketim kavramlarını içinde barındırmaktadır.
Bir diğer önemli nokta da güvenli gıda üretmek kadar tüketicilerin de gıdaları güvenli bir şekilde nasıl tüketeceklerini bilmeleri ve bu yönde bilinçlendirilmeleridir. Aksi halde sadece güvenli gıdaları üretmek ve tüketiciye bu gıdaları ulaştırmak için her türlü yasal düzenlemeleri yapıp bunları harfiyen uygulamak ve denetimini yapmak, gıda kaynaklı hastalıkları önlemede tek başına yeterli olmaz. Tüketicilerin bilinçlendirilmesinin de önemli bir husus olduğu unutulmamalıdır.
Türkiye’de Gıda Hakkı ve Gıda Güvenliği
Türkiye’de Avrupa Birliği Muktesebatına Uyum Çalışmaları kapsamında 05.06.2004 tarihinde 5179 Sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun ve 26.09.2008 tarihinde 27009 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan Gıda Güvenliği Ve Kalitesinin Denetimi Ve Kontrolüne Dair Yönetmelik’te gıda güvenliği, gıdalarda olabilecek fiziksel, kimyasal, biyolojik ve her türlü zararların bertaraf edilmesi için denetimler tek elde toplanarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na geçmiştir. Sonrasında 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu ile de güncel hale getirilmiştir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’ne göre gıda güvenliği ‘’gıdalarda tüketicilerin sağlığına zarar verebilecek tehlikelerin bulunmaması veya kabul edilebilir düzeyde olması’’ anlamına gelmektedir. Gıda güvenliğinin tarımsal üretimden hasat, işleme, depolama, dağıtım, hazırlık ve tüketime kadar her aşamada besin zincirinin güvenli kalmasını sağlamada kritik bir rolü vardır.
Dünya Sağlık Örgütü; gıda güvencesini belirleyen üç boyut olduğunu belirtmektedir: gıda bulunabilirliği, gıda erişimi ve gıda kullanımı ve kötüye kullanımı. Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) dördüncü bir boyut eklemektedir: gıda güvencesinin ilk üç boyutunun zaman içindeki istikrarı. 2009 yılında gerçekleştirilen Dünya Gıda Güvenliği Zirvesi’nde gıda güvenliğinin dört temel boyutunun mevcudiyet, erişim, faydalanma ve istikrar olduğunu belirlenmiştir.
Türkiye’de Gıda Güvenliği Ne Durumda?
Türkiye, Küresel Gıda Güvenliği Göstergesi’nde Katar, Kuveyt, Malezya, Arabistan, Çin, Belarus, Romanya, Kosta Rika gibi ülkelerin ardında 41. sırada yer almaktadır. Bu göstergeye göre Türkiye’de gıda güvenliğinde karşılaşılan başlıca sorunların kaynakları:
- Tarımsal AR-GE’ye yapılan kamu harcamaları
- Politik istikrar riski
- Kişi başına düşen gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) oranının yetersizliği olarak tespit edilmiştir.
Türkiye’de artan ivme gösterimlerine;
- Gıda güvenliği programlarının varlığı ve kalitesi
- Çiftçiler için finansmana erişim
- Küresel yoksulluk sınırının üstünde olan nüfusun oranı
- Arz yeterliliği
- Ortalama gıda maliyetlerindeki değişim
- Tarımsal üretim volatilitesi
- Kentsel özümseme kapasitesi
- Mikrobesin kullanılabilirliği şeklinde örneklendirmelerde yapılabilmektedir.
Politik istikrar riski ve kişi başına düşen GSYH’nın azalması mevzuatların, sistemlerin kâğıt üzerinde iyi olmasına; sahada etik olmayan davranışlara göz yumulmasına hatta tolere edilmesine neden olmaktadır. Geçtiğimiz günlerde açıklanan taklit-tağşiş listesi bu duruma iyi bir örnek olarak verilebilmektedir. Bilindik problemler, bilindik yöntemler, bilindik firmalarla karşılaşılıyor olunmasına rağmen bu etik dışı davranışları önleyici/caydırıcı herhangi bir adımın atılmadığı görülmektedir. Ulusal otorite tarafından gıda mühendisi istihdam edilmemekte ve denetimlerin niteliğini iyileştirici adımlar atılmamaktadır. KOBİ oranının %97’leri bulduğu gıda sektöründe 30 beygir gücü veya 10 personelden az personel çalıştırılmasına izin verilen işletmelerde gıda, ziraat, kimya mühendisi ya da veteriner hekim çalıştırma yükümlülüğü ortadan kalkmaktadır. Ulusal otorite, yıllardır çalışması zorunlu personel yükümlülüğünü gıda sektörünün tamamından kaldırmak istemekte ancak TMMOB GıdaMO, TMMOB ZMO, TMMOB KMO ve Türk Veteriner Hekimler Birliği tarafından Danıştay’a açılan davalar sonucunda her seferinde bu düzenlemenin yürütmesi durdurulmaktadır. Önüne geçilmesi gerekilen bir diğer unsur ise gıda sektöründe çalışan personellerin almasının zorunlu olduğu Hijyen Sertifikası’nın ebeler, hemşireler, öğretmenler tarafından veriliyor olmasıdır.
Bunlar İlginizi Çekebilir
AGPAM’ın sizin için önerdiği çalışmaları okuyun.
göz atın.
AGPAM’ın çalışma alanlarını ve gerçekleştirdiği çalışmaları inceleyin.