Gıda güvenliği ancak sürdürülebilir kaynak kullanımıyla ve gıda atıklarının azaltılması ve ideal olarak ortadan kaldırılmasıyla sağlanabilir.
Dinamo: Ar-Ge
Ülke ekonomisi için büyük bir pay oluşturan Ar-Ge faaliyetleri, yapılan harcamalar ile ekonomik büyüme arasında da doğru orantılı olarak ilerliyor.
Gıda pazarının bu kadar geniş olduğu günümüz piyasasında kısa adı ile Ar-Ge olarak bilinen Araştırma ve Geliştirme faaliyetleri büyük önem arz etmektedir. Ülke ekonomisi için büyük bir pay oluşturan Ar-Ge faaliyetleri, yapılan harcamalar ile ekonomik büyüme arasında da doğru orantılı olarak ilerlemede önemli bir rol oynamaktadır.
Sektörel anlamda Araştırma kısmı; bilinmeyen bir şeyin öğrenilmesine yönelik tüm bilimsel çalışmaları, Geliştirme kısmı ise mevcut bir bilginin veya yeni bir teknolojinin yeniden düzenlenerek daha iyiye doğru yönlendirilmesi faaliyeti olarak tanımlanmaktadır.
Frascati Kılavuzu’na göre Ar-Ge; insan, kültür ve toplumun bilgisinden oluşan bilgi dağarcığının artırılması ve bu dağarcığın yeni uygulamalar tasarlamak üzere kullanılması için sistematik bir temelde yürütülen yaratıcı çalışmalardır.
Ar-Ge faaliyetleri demek daha çok bilimsel veri ışığında yeni ve geliştirebilir teknolojiye ulaşabilmek ve bu sayede firmaların daha hızlı büyümeye giderek, daha fazla istihdam alanının oluşturulması ve daha çok müşteriye ulaşarak üretici-tüketici dengesinde memnuniyet yaratılarak ekonomik anlamda da daha çok gelişmek demektir. Ar-Ge’nin en büyük getirilerinden biri de “Know-How” olarak bilinen, bir işin nasıl yapılacağı konusundaki sırlara, püf noktalara ve tecrübeye sahip olmaktır.
“Dünya’da know-how önemlidir, bizde ise know-who önemlidir”
-Nejat Eczacıbaşı
Ülkemizde Ar-Ge faaliyetleri ışığında üretim gerçekleştiren çok az firma olmakla birlikte, firmalar daha çok geleneksel ticari sistemleri tercih etmekte ve Ar-Ge faaliyetlerinin gerçekleştirilmesine olanak sağlayacak ayrı bir departmana dahi ihtiyaç duymamaktadır.
Ar-Ge’ye sadece üretim yönüyle bakılmamalı; aynı zamanda monoton çalışma şartlarından uzak ve sürekli aktif olmayı, düşünmeyi ve yeni fikirleri yeni araştırmalar ile birleştirmeyi hedefleyen bir sistem yönüyle bakılmalı ve firmalar arası rekabeti güçlendirmesi yönüyle de ilginin bilgi ile harmanlanması mantalitesinde olumlu bir düzene de teşvik ediyor oluşu göz önünde bulundurulmalıdır. Firmalar Ar-Ge faaliyetleri sayesinde yeni geliştirdikleri teknoloji veyahut ürünlerin patentini alarak firmalar arası rekabette taklidin de önüne geçerek düzenli bir gelir kaynağı oluşturma imkânı sağlamaktadır.
Bir diğer yönüyle ele alırsak Ar-Ge departmanı çalışmaları sayesinde şirket içerisinde mühendisler arası tatlı bir rekabet ortamı ile ast-üst ayrımının önüne geçilerek sistemli bir çalışma ile fikirlerin harmanlandığı ve birlik beraberlik anlayışı içerisinde hep daha iyisini elde edebilmek için hırsın uzlaşmacı bir tavra dönüştüğü nezaketli çalışma ortamı da elde edilmektedir.
Gıda ve içecek sektörü günden güne daha çok gelişmekte ve hammaddenin yeni bir ürüne dönüşümü aşamasına kadar fabrikalar içerisinde birçok işlemden geçmekle birlikte işlem aşamaları esnasında gerek artan ürün kullanımı, gerek geri dönüşüm aşamalarında da Ar-Ge çalışmaları sayesinde asıl üretimin amacına uygun kullanım haricinde yan ürün olarak oluşabilen ya da artabilen gıdaların yeni ve başka bir üretim için değerlendirilmesine de olanak vermektedir.
Termodinamiğin 1. Yasası olan Enerjinin Korunumu Yasası’nda yıllardır öğrenip benimsediğimiz ‘’Enerji yoktan var, vardan yok edilemez.’’ Yani; enerji ancak bir ısıya, enerjiye veya işe dönüştürülebilir. Mühendislik alanında bunu teoride öğreniyor ve pratik anlamda da uyguluyoruz. Aynı mantığı bir Ar-Ge çalışması için düşünemez miyiz? Enerjinin bir sistemden bir sisteme aktarılması değil midir aslında olan? Fakat bu defa bu defa yoktan var edeceğiz, enerjimizi hiç olmayan yeni bir şeyi üretebilmek için kullanacağız. Özetlersek; soyut bir fikri somut bir oluşuma dönüşümü diyebiliriz.
İyi bir Ar-Ge çalışması için nelere ihtiyaç duyuyoruz? Bunu bir tarif olarak düşünürsek gerekli malzemeleri şöyle sayabiliriz;
- Bilgi
- Deneyim
- Yaratıcılık
Aslında sadece gıda olarak düşünmememiz gerekiyor, bugün dünyayı değiştiren icatları düşündüğümüzde her birinin gelişimi bu tariften geçiyor. Bir diğer bakış açısı ile bu süreç her zaman başarı getiriyor mu? Elbette hayır. Başarılı olmak üzerine yola çıkılıp deneme yanılma ile başarısızlık öyküsünü duyduğumuz ve ardından bu başarısızlık öyküsünden çıkarılan ders ile elde edilen nice başarı öyküsü mevcut.
Dünyaya hükmeden büyük gıda şirketlerinin başlangıç yaptığı ilk ürünlerinin tarihsel gelişimi Ar-Ge ve Ür-Ge çalışmalarına verilebilecek en büyük örneklerden. Teknoloji dünyasında istatistikler ile yayınlanan rekabet gelişimi ile yıllarca en iyisi olarak bildiğimiz firmaların yapmış oldukları çalışmalar ile sürekli bir değişim, dönüşüm ve rekabet içerisinde olması da bu sayededir.
Dünya üzerinde birçok alanda gelişimini gördüğümüz sektörler arasında insanlığın daima ihtiyaç duyacağı, asla bitmeyecek olan ve sürekli bir amaca, ihtiyaca ve işlevselliğe hitap eden gıda sektörü yalnızca büyük ölçekli firmalar için değil küçük ve orta ölçekli firmaların gelişebilmesi için de Ar-Ge’nin önemine vurgu yapılmalıdır. Bilimsel tekniklerin kullanılması ve bunlara yönelik değişim ve gelişmelere önem verilmesi durumunda, küçük ve orta ölçekli işletmelerce de Ar-Ge çabalarına girmek ve ürün ile üretim tekniklerine yönelik geliştirimlerde de bulunmak mümkündür.
Ar-Ge çalışmalarının proje, teşvik, destek, gelişim gibi faktörlerinin yanı sıra bir ürünün varlığı ve firma adına sorulabilir en önemli olumlama sorusu ise ‘’Bu ürün neden hâlâ var?’’ olabilir. Günümüzde farklı firmalar tarafından üretilen ve farklı markalara sahip olmasına rağmen aynı amaca hizmet eden birçok ürün mevcut fakat biz bir ürünü almak üzere ihtiyaç listemizde belirtirken tarihteki ilk çıkış marka ismi ile o ihtiyacı dile getiriyoruz, bu benimsenmiş bir hâl almıştır ve dilimizde de zamanla bu şekilde yer etmiştir ve farklı markayı tercih etsek de adı hep o ilk ismiyle kalır. Bir diğer tüketim şekli ise aynı ürünü bildiğimiz şekliyle ve ambalajıyla benimseyip farklı bir ambalaj ve tasarıma girdiğinde heyecanla yeni görünümüyle denemek istediğimiz zamanlar olur ve o marka bize lezzet, tasarım, ulaşım kolaylığı ve markalaşma yönüyle öyle güven vermiştir ki bildiğimizi satın almayı tercih ederiz. Çünkü bir firmanın başarı öyküsü aslında tüketicinin benimseyişi ile süreklilik kazanmıştır. Peki ya ekonomik düzen? Her zaman bildiğimiz bir markayı bütçemize uygunluk yönüyle tüketmek mümkün müdür? Tam da bu noktada bir diğer Ar-Ge ve inovasyon rekabet ortamı da doğmaktadır.
Türkiye’de Ar-Ge Ne Durumda?
Ar-Ge faaliyetlerine devam eden firmalar çoğunlukta ise de Ar-Ge Merkezi olarak teşvik ve proje bazlı devam eden firmalar azınlıkta olmakla birlikte toplam faaliyet alanı yüzdelik dilimlerde çok çok gerilerde kalmaktadır ve dünya payı üzerinden düşününce bu konuda oldukça geri kalmış bir ülkeyiz diyebiliriz.
Bilgi ve iletişim çağında Ar-Ge faaliyetleri yapmak bir ihtiyaç olmaktan ziyade zorunluluktur. Ar-Ge yapan firmalar teknolojik yenilik üretebilme, mevcut teknolojilerini daha kapsamlı hale getirme imkanına kavuşmaktadırlar. Bunun sayesinde sektör gelişerek ülke ekonomisine katkı sağlayabilmektedir. Firmaların ve ülke ekonomilerinin güçlü olması, yeniyi ne kadar iyi ve ne kadar kısa zamanda yakaladıklarına bağlıdır. Bu nedenledir ki, günümüzde ülke ekonomilerinin gelişmişlik seviyeleri, Ar-Ge istihdamı, bilimsel yayın, ileri teknoloji ihracatı, patent ve ticari marka sayısı, bilgi-iletişim harcamaları gibi Ar-Ge göstergeleri ile ölçülmektedir.
Gelişmiş ülke ekonomilerinde artık bir zemine oturmuş olan Ar-Ge faaliyetleri ülkemiz için halen önemi tam olarak anlaşılamayan ve gelişmiş ülke ekonomilerine nazaran niceliksel ve niteliksel olarak geride kalan bir kavramdır. Ülkemiz ekonomisindeki firmalar, yeniliğe ulaşmak için gereken Ar-Ge faaliyetlerine yeterli zaman ve bütçe ayırmamaktadırlar. Kaldı ki bu firmaların çoğu piyasadaki ürünlerin benzerlerini üreten ve katma değer yaratmayan işletmelerdir. Bunun sonucunda global markalar üretimlerini Türkiye’ye taşımakta ve markalaşma faaliyetlerine zaman ve bütçe ayrılmadığı için üzerinde “Yerli Üretim” yazmasına rağmen katma değerin keyfini bu global markalar sürmektedirler.
Gıda Sektöründe Katma Değer Nasıl Üretebiliriz?
- Yeni ve katma değerli ürün geliştirmek ve marka yaratmak için tüm donanımların yer aldığı laboratuvarlara, ofislere, lojistik ve teknolojik altyapıya sahip Gıda Vadisi kurulmalı
- TÜBİTAK, KOSGEB vb destekler bağlantılara göre değil; projenin niteliğine, çıktının globalde yer alabileceği konuma göre verilmeli ve tüm aşamalar şeffaf olmalı
- Gıda Mühendisliği eğitiminde Ar-Ge ve inovatif yaklaşımlara yer verilmeli ve bu alana ilgi duyan öğrenciler üniversite imkanlarından faydalanmalı, sınırlandırılmamalı
- Firmaların gelirlerinin %5’inin Ar-Ge çalışmasına ayırmasını sağlayacak yasal düzenlemeler yapılmalı
Bunlar İlginizi Çekebilir
AGPAM’ın sizin için önerdiği çalışmaları okuyun.
göz atın.
AGPAM’ın çalışma alanlarını ve gerçekleştirdiği çalışmaları inceleyin.